Osman Gürün ile Görüşmemiz
Üç yıldır açlığa mahkumluğumuz sürüyor. Daha hangi sebepten işimin gasp edildiğini bile bilmiyorum. Akp hükümetinin Yüz Kırk Bin insana ettiği zulmü muhalif belediyeler de biliyor ama yardım etmediler. Muğla' dan mağdur edilenlerle güç birliği oluşturmak istedik ancak başarılı olamadık. Sendikamız da Belediye ile görüşemeyince Akademisyen Gözde Hocam ile birlikte Belediye Başkanıyla görüşmeye karar verdik. Muğla da Belediye Başkanlığına yine Osman Gürün seçildi. Ben de ona oy verdim. Aslında halk bu seçim de chp ye oy vermedi. Akp ye karşı birleşti. Sanırım Osman Gürün bu durumu pek önemsemiyor yada hiç farkında değil. Umudumuz yoktu ama gitmek gerekliydi. Çünkü Belediyelerin imkanları çoktur isterlerse bize iş verebilirler. Hamit hocamın anlattığı gibi direk alamazlarsa bile taşeron şirketlere alabilir veya herhangi bir işletmeye belediyenin aracılığı ile yerleştirebilirler. Bir hafta bekledikten sonra pazartesi Sabah 10:30 da 15 dakikalığına randevu alabildik. Düşündüm de belediye başkanı çok daha uzun görüşmeler de yapıyordur. O görüşmeler çok önemlidir. Yirmi beş tane açlığa mahkum edilmiş akademisyen doktor öğretmen ve memurun geleceğinden daha önemli. Tarihi ve lüxleştirilmiş belediye binasına hayran kalarak başkanın salonuna vardık. Yarım saat bekletildikten sonra 11 de içeri girebildik. 11:15 te de çıktık çıkarıldık. (sanki kovulduk.)
Konuşmanın büyük bölümünü kendisi kullandı. Sık sık sözüzümüzü kesti. Bizi pek dinlemedi. Yardım etmekten çok yardım etmeyi çok isteyen ama eli kolu bağlı intibası yaratmaya çalıştı. Biz konuyu açmadan kendisi iş veremeyeceğini çünkü güvenlik soruşturmalarına takıldıklarını söyledi.
Gözde sakin ve güzel ses tonuyla ihraçlara her kapının kapatıldığını 60 tane intihar olduğunu anlatıyordu ki yine sözü başkan aldı. Üst üste üç cümle kuramadık. Anayasa mahkemesinin Barışa imza atan akademisyenler lehine verdiği kararın partisinin avukatlarının çalışması sonucunda olduğunu söyledi. Oysa gönüllü avukatların savunduğu bi davadır. Gözde' ye baktım. Gözleri doldu. Kendisi barış imzacısıdır. Hükümetin savaş politikalarını eleştiren barış bildirisine imza atarak kamuoyu oluşmasına destek olmuştur. Başkan bunu da yeterince anlamıyor ama anlıyormuş intibası yaratıyordu. Gözde' nin gözündeki damlalar orada boşalmadı. Durumu farkedince başkana "Felsefi olarak bakarsak bazen doğruyu yapmak çok şey kaybettirecek gibi görünür ama yine de yapmalıyız." diye söze girecektim ki. Birden kızarak sözümü kesti. "Konuşma başka taraflara gidiyor." deyip saati göstererek "Şöyle yapalım mı? Şimdi sakatlar derneği başkanı gelecek ona vakit ayıralım." dedi. "Şöyle yapalım mı" deyince yemek arası verecek sandım. O ise ayağa kalkarak kapıya doğru yürüdü. Biz de kalkmak zorunda kaldık. 15 dakika bitmişti. Lafım ağzımda kaldı. Kapıya varmadan "Ulaşımda indirim sağlayabilirsiniz."dedim. "Onu da yapamayız devleti zarara uğratmaktan dava açıyorlar." dedi. Dava açılsa kendisi ve belediye için daha iyi olur. Zira 25 Mağduru destekledikleri için açılacak dava ödüldür. Akp döneminde aleyhimize açılmış davalar halkı sevmemizin de ölçüsüdür. Bu kadar zulüm varken hükümet ile hiç davası veya cezası olmayanlar kendilerini sorgulamalıdır. Salona kadar çıktı biz de mecburen çıktık. Kovulduğumuzu hissettim. Salonda bana nereli olduğumu sordu. Dışarı çıkıp yakındaki parka oturduk. Gözdenin yaşları orada süzüldü. Ona görüşmenin iyi geçmediğini ama gerekli oduğunu, işsiz olsak da duruşumuzun iyi olduğunu söyledim. Belediye meclislerine yazılı bir dilekçe yollamaya karar verdik. Vazgeçmiyoruz.
Yorumlar