Bisikletle karton kolilerin atıldığı çöpe geldim. Kolilerden uygun olanını çabucak seçtim. Çabuk seçmeye çalışıyorum çünkü hala çöpü karıştırmaktan utanıyorum. Şimdilik döviz için karıştırıyorum. Sanırım yakında yiyecek için de karıştırmam gerekecek. Seçtiğim koliyi bisikletin pedalına yerleştirdim. Meraklı gözlerin içine bakmadan çay ocağına geldim. Burası çalışırken
okuldan çıktıktan sonra dinlenmek icin uğradığım çay ocağı. Çayı hem taze hem fiyatı uygun. Dövizi yazacağım cümleye göre kesip hazırladım. Çaycı yazıyı okuyunca gülümseyip "Mücadeleye devam hocam ha?" dedi. "Ne yapayım ara sıra çıkıyorum." dedim. Bisikleti oraya bırakıp dövizimle alana geldim. Alana ve oturduğum yere şöyle bi baktım da. Alanın dili olsa da konuşsa. Gözde Hocam bir defasında alanı konuşturan bir öykü yazmıştı. Alan beni görünce heyecanlanıp mutlu oluyordu. Ben de onu görünce heyecanlanıyorum. Direnmek heyecanlı bi şey. Gerçi benimki pek güçlü direniş sayılmaz. Neyse oturup beklemeye başladım. Yine birkaç kaçak bakış. Birkaç gülümseyiş. Fazla gecen yoktu. Yabancı Turistler pek yanaşmıyordu. Aklıma Bakırköy meydanı geldi. Oradaki halk direnişe çok sahip çıkıyor. Belki Türkiye genelinde birincidir. Halk hemen toplanıyor, bazen polisle tartışıyor. Fotoğraf çekiyor, tanık oluyor. Hatta direnişe katılıyor. Düşünsenize tanımadığınız biri yanınıza oturuyor sizinle gözaltına alınıyor. Bu sebepten Hükümet Bakırköye özel ihtimam gösteriyor. Selvi ve Nursel Öğretmeni beşinci defa tutukladılar. Onlarca defa alan yasağı ve yurtdışı yasağı verdiler. Her defasında beraat almalarına rağmen tutuklamalar bitmiyor. Bu pazartesi de tutuklandılar. Üç kadın karşıda bekliyordu biri yaklaştı ve sordu. Ona cevap verdim. Yüzlerce defa anlattığım cümleler düşünmeden belli bir sırayla çıkıyordu. " iki buçuk yıl önce hükümet tarafından işten çıkarıldığımı, hala sebebini öğrenemediğimi, onları dava ettiğimi, mahkemelere gitmemi engellediklerini hala işsiz olduğumu..." Çok ilgilendi. Belçikada yaşayan bir Türkmüş. Türkiyedeki durumu yakından takip ediyormuş. Üzgün olduğunu belirtip paylaşmak için fotoğrafımı çekti. Sonra bir çift geldi. Dinledikten sonra kadın eşine şöyle dedi. "Valla ben çekip paylaşıcam nedir yani paylaşmaya paylaşmaya hiç bisey değişmiyor." dedi. Sonra bir insaat işçisi geldi. Konyalıymış. Gündeliğı 130 liraya çalışmak için gelmiş ama şantiyede eline 120 lira vermişler. Uzun uzun derdini anlattı. Haklı olduğumu söyledi. Yaklaşık yarım saat kaldım. Emirle suç işleyenler görünmedi.
Yorumlar