KÖR TESTERE
Düzeni asıl altüst edenler, sanki onu yeniden tesis ediyormuş gibi bir algı yaratmayı başarabilirler.
Çocukluğumda ahşap parçalarından bir şeyler inşa etme hevesim büyüktü. Ne var ki, onları kesmek hem uzun bir zaman dilimini kapsıyor hem de beni fazlasıyla yoruyordu. Sonunda, yetersizlik hissine kapılarak giriştiğim işi yarıda bırakırdım. Oysa sorun bendeymiş gibi gelirdi. Meğerse o zamanki testeremiz körmüş. Bu gerçeği ancak şimdi, keskin mi keskin testerelerimle hobi amaçlı tabureler, sehpalar yaparken idrak edebiliyorum. Çocukluğumun o işe yaramaz testeresi hala annemlerin evinde duruyor. Ona her baktığımda o günleri, o çaresizliği hatırlarım. Eğer o testere keskin olsaydı, belki de bugün bir marangoz olurdum.
Testere vardı, evet. Görünen o ki yenisine ihtiyaç yoktu. Kesme işi onunla yapılmaya çalışılıyordu. Hatta kesecekmiş gibi de duruyordu. Ama gerçekte hem doğru düzgün kesmiyor hem de beni ve ailemi ahşap işlerinden soğutuyordu. Şimdi bir benzerlik kuracağım. Yeni bir araca binsek ve fren pedalını görsek ama frenin patlak olduğunu bilmesek fren pedalı böyle bir durumda kazaya yardımcı olur. Oysa pedal hiç olmasa aracı kullanmayız.
Günümüzde de birçok kurumumuz ne yazık ki aynı o kör testere gibi işlevsiz bir şekilde çalıştırılıyor:
Diyelim ki amacımız öğrencilere gerçek bilimi öğretmek değil. Bunu başarmanın en etkili yolu, fen dersi veriyormuş gibi yapmaktır. Bilimin temelini oluşturan gözlem, deney ve yorumlama yetenekleri yerine, öğrencilere ezbere dayalı sınav soruları dayatılmalı. Örneğin, mikroskobu kullanma becerisine sahip bir çocuğa, bitki ve hayvan hücresi arasındaki farkları ezberletmeli, şaşırdığında düşük not vererek onu başarısız hissettirmeliyiz. İşte o zaman, o öğrenci bilime olan merakını ve ilgisini kaybedecektir.
Eğer halkın hastalanmasından çıkar sağlamak istiyorsak, bir sağlık sistemi kurmalıyız. Ancak bu sistem, o kör testereye benzemelidir. Koruyucu sağlık hizmetlerini ihmal edip, yalnızca tedavi odaklı bir yaklaşım benimsemeliyiz. Böylece hastalar tedavi gördükleri için memnun olacaklar, ancak neden sürekli hastalandıklarını sorgulamayacaklardır.
Şayet halkın adaletsizliğe boyun eğmesini arzuluyorsak, bir adalet sistemi tesis etmeliyiz. Ancak bu sistem, adaleti sağlayacakmış gibi görünmeli, fakat davalar yıllarca sürmeli ve nihayetinde yüz binlerce insanın hukuksuz bir şekilde tutuklanması, işten atılması gibi adaletsizliklere zemin hazırlamalıdır. Mağdurlar, bu çarpık adalet sisteminde çaresizce adalet aramalıdır.
İşçilerin örgütlenmesini istemiyorsak, kör bir testere gibi işlevsiz sendikalar oluşturmalıyız. Aksi takdirde, işçiler kendi aralarında örgütlenerek gerçek ve etkili bir sendika meydana getirebilirler. Kurduğumuz bu göstermelik sendikaların söylemleri işçilerden yana olmalı, ancak eylemleri kesinlikle olmamalıdır. Örneğin, bu sendikalar hükümetin çıkardığı göstermelik bir yasa için sözde iş bırakma eylemleri düzenlemeli, ancak binlerce üyesi işten atıldığında sessizliğe gömülmelidir.
Özetle, faşizm kurumları kendi ideolojik hedefleri doğrultusunda tersine işletir. Eğitimi cehaleti yaymak, sağlığı hastalıkları sürdürmek, mahkemeleri adaletsizlik üretmek ve sendikaları işçi sınıfının haklı mücadelesini engellemek için bir araç olarak kullanır.
Yorumlar