İlk bölümde Nasıl Yapmalı' nın nasıl verilmesi gerektiğini yazmaya çalışacağım. Nasıl yaşanması gerektiği konusu sınırlı sayıda insana ulaşabildi. Farklı yöntemler denemek gerekli. Öncelikle Toplumu değiştirmek isteyenler olarak İsteğimizin bizim olduğundan emin olmalıyız. Olmalıyım. Belkide bizim değil. Benim değil. Böyle istememiz sağlanmış olabilir. Tarih bize halkların düşmanlaştırılabildiğini gösterdi. İstemediğimiz halde savaştırılabiliyorsak isteklerimiz ve hayallerimiz özgür değildir. Öyle çok insan varki kendisi kapitalist yaşadığı halde başkalarına sosyalizm dersi vermeye kalkıyor. Harekete geçemeyen sadece eleştirmekten ibaret kişiler, düzenin istediği muhalif modelidir. Kendimin ve sevdiklerimin onlara dönüşmesinden korkarım. Nasıl yaşamak gerektiğini anlatan çok insan var. Yaşayan ise yok gibi. Anlatmayı, yazmayı ve eleştirmeyi bırakıp yaşamalıyız. Tecrübelerim ve deneyimlerim sözlü ve yazılı anlatımın nadiren davranış değişikliği oluşturduğunu gösterdi. İns
Düzeni bozanlar onu düzeltiyor algısı oluştururlar. Küçükken tahtalardan bi şeyler yapmayı çok isterdim. Ama kesmek hem uzun sürer hem de çok yorucu olurdu. Sonunda da başarısız hissedip işi bırakırdım. Meğerse testeremiz körmüş. Körlüğünü ancak şimdilerde farkedebildim. Çok keskin testerelerim var. Ve hobi amaçlı tabureler sehbalar yapıyorum. Çocukluğumdaki o testere annemlerde hala duruyor. Baktıkça o günleri hatırlıyorum. Testeremiz keskin olsaydı muhtemelen şimdi marangozdum. Testere var mı vardı. Yenisine gerek yoktu. Kesme işi onunla yapılıyordu. Kesecek gibi görünüyordu. Halbuki hem kesmiyor hemde kesmekten soğutuyordu. Tüm kurumlarımız kör testere gibi çalıştırılıyor şöyle ki; Diyelim ki öğrencilere bilim öğretmek istemiyoruz. Bunu sağlamanın en doğru yolu fen dersi veriyormuş gibi görünmektir. Fenin gözlemlerinin, deneylerinin ve yorumlarının yerine ezbere sınav soruları çözdürmeli. Örneğin mikroskobu kullanma becerisi olan çocuğa, bitki hücresi ile hayvan hücresi arasındaki
Bisikletle karton kolilerin atıldığı çöpe geldim. Kolilerden uygun olanını çabucak seçtim. Çabuk seçmeye çalışıyorum çünkü hala çöpü karıştırmaktan utanıyorum. Şimdilik döviz için karıştırıyorum. Sanırım yakında yiyecek için de karıştırmam gerekecek. Seçtiğim koliyi bisikletin pedalına yerleştirdim. Meraklı gözlerin içine bakmadan çay ocağına geldim. Burası çalışırken okuldan çıktıktan sonra dinlenmek icin uğradığım çay ocağı. Çayı hem taze hem fiyatı uygun. Dövizi yazacağım cümleye göre kesip hazırladım. Çaycı yazıyı okuyunca gülümseyip "Mücadeleye devam hocam ha?" dedi. "Ne yapayım ara sıra çıkıyorum." dedim. Bisikleti oraya bırakıp dövizimle alana geldim. Alana ve oturduğum yere şöyle bi baktım da. Alanın dili olsa da konuşsa. Gözde Hocam bir defasında alanı konuşturan bir öykü yazmıştı. Alan beni görünce heyecanlanıp mutlu oluyordu. Ben de onu görünce heyecanlanıyorum. Direnmek heyecanlı bi şey. Gerçi benimki pek güçlü direniş sayılmaz. Neyse oturup beklemeye
Yorumlar